İnsan, dünya hayatında var oldukça, gerçek kişiliğiyle yaşar. Ölüm ile de gerçek kişilik sona erer. Yani ölüm, gerçek kişiliği sona erdiren hukuki bir olaydır. Kişinin, ölümle birlikte tüm hakları da sona erer ve malvarlığı hakları da mirasçılarının olur. Kişi öldükten sonra, gerekli yerlerden yapılan işlemler yerine getirilerek, öldüğü ispat niteliği taşıyabilir. Medeni Kanun’da yer alan iki karine söz konusudur: Ölüm karinesi ve birlikte ölüm karinesi. Ölüm karinesi; bir kimsenin, bazı durumlar oluşarak kaybolması durumunda, cesedi bulunamamış olsa dahi, gerçekten ölmüş sayılabilir. Bu durum, kayıtlara “o yerin en büyük mülkiye amirinin emriyle” ölüm kaydı olarak geçer. Birlikte ölüm karinesi de birkaç kişinin bu şekilde aynı anda kaybolması ve hangisinin önce ya da sonra öldüğünün belli olmaması durumunda, hepsinin ölmüş sayılmasıdır. Gerçek kişiliği sona erdiren durumlardan biri de gaipliktir. Uzun süredir ortada olmayan ve kendisinden haber alınamayan kişiler, mahkeme kararıyla gaip sayılabilirler. Gaiplik ve ölüm karinesi, farklı sonuçlar doğurabilir.
Gaiplik ve Ölüm karinesi olarak bahsedilen iki terimden gaiplik kararı çıkan kişi, ölüm tehlikesi dikkate alınarak kaybolduğunda bir yıl; uzun süredir haber alınamama durumu için ise son haber alınma tarihinden itibaren beş yıl içinde bulunamazsa ölmüş sayılır.
Fakat, kanunlar bu yönde işlerken, 5 yıl süre ile haber alınamayan birine kesin ölüm gözüyle bakılamaz. Bu, Gaiplik ve Ölüm karinesi ile başvurulan mahkemenin verdiği bir karardır.
23 Mart 2017
5 Kasım 2015
4 Kasım 2015
3 Kasım 2015